Hangi limana doğru seyrettiğimizi bilmiyorsak, hiçbir rüzgar bizim için uygun değildir.
L.A. Seneca
“Performans” kelimesinin kökeni İngilizce ve Fransızcadan gelmektedir. İcra etmek, usulüne göre yapmak, gereğini yerine getirmek anlamlarında kullanılmaktadır. Aslında bu tek kelime içinde birçok yetkinliği, beceriyi, bilgiyi, anlayışı, bakış açısını ve karakteristik özellikleri barındırmaktadır. Böyle tarif edildiğinde kelimenin ne kadar altı dolu, heyecan verici ve geliştirici olduğunu düşünüyorum. Halbuki şirketler nezdinde konuyu ele alacak olursak; “performans” kelimesi zikredilirken bir de sistem kurulması söz konusu olduğunda, organizasyonun içinde önce 8,4 şiddetinde bir deprem hissedilir. Sonra da artçıları takip eder; sallantılar, sarsıntılar, yıkıntılar, psikolojik enkaz altında kalanlar… Böyle söylüyorum, hiç de abarttığımı düşünmüyorum çünkü her şey şu ifade ile başlıyor: “Performansımızı ölçmeliyiz (!)”. Arkasından gelen artçıları da genellikle şu ifadeler tetikliyor:
Peki bu etkiyi yaratan NEDİR? Depreme ve artçılara sebep olan unsurlar NELERDİR?
Altı bu kadar dolu olan ve içinde bir sürü büyüme ve gelişim fırsatı barındıran bu kelimenin bünyede alerji yaratmasındaki etkenler NELER?
Şimdi sizleri duyuyor gibiyim. Kendi içinizden sıralamaya başladınız çünkü her birinizin konuyla ilgili en az bir adet deneyimi olmuştur.
Peter Drucker’ın en bilindik tanımlamasını burada hatırlatmak isterim: “Kültür stratejiyi kahvaltıda yer”.
Biraz evvel aklınıza gelen tüm nedenlere şöyle alıcı gözle bir bakın lütfen. Peter Drucker’ın ne demek istediğini gayet iyi anlayacaksınız
2001 yılı yapımı olan Unutulmaz Titanlar filmini izlemiş olanlarınız hatırlayacaklardır. Irkçılığın çok yoğun yaşandığı 1970’lerin Amerika’sında inanılmaz bir başarıya imza atarak tarihe geçen lise futbol takımının gerçek hayat hikayesidir. Duruma büyük çerçeveden baktığınızda, kazanma hedefi olan, farklı liderlik yaklaşımlarına sahip iki koç tarafından yönetilen, takım ruhundan nasibini almamış ve ırkçılığın etkisinde olan karma bir futbol takımı görüyoruz. Konumuz gereği şöyle diyebiliriz; ana hedef şampiyon olmak ve performans kriteri de kazanılan maç sayısı. Ancak tahmin edeceğiniz üzere gerçek başarıya giden yolda sistem o kadar mekanik işlemiyor. Titanlar, performansın anlamının “birlikte zorlukların üstesinden gelmek ve birlikte başarmak” olduğunu anladıkları an itibariyle tarihe geçecek bir performans göstermekle kalmıyorlar, hem saha içinde hem de dışında birbirlerine sahip çıkmalarıyla tüm Amerika’ya örnek oluyorlar. Birbirlerinin güçlü yönlerini takdir etmenin performansı nasıl attırdığını, gerçek performansın yeteneklerin sinerjisinden doğduğunu ve maç sırasında dahi olsa ortak fayda için gerektiğinde tereddüt etmeden yerini arkadaşına bırakma olgunluğunu göstermenin doğru sonuçlar getirdiğini gösteriyorlar. Tabi koçların yani liderlerin de buradaki duruşları, yarattıkları iklim ve kültür açısından son derece kritik. O ortam ve kültür oluşturulmasaydı, ne o üzerinde oldukça detaylı çalışılmış, deneyim aktarılmış ve matematiği olan taktikler ne de oyun stratejileri işe yarardı.
Dünyanın ilk ve en büyük duygusal zekâ organizasyonu olan 6 Seconds’ın öğretisi içinde en çok sevdiğim tanımlardan biri: “Duygular insanları, insanlar da performansı harekete geçirir”. O kadar doğru ve etkili bir ifade ki! Neden mi?
Bence;
Kültür dediğiniz şey insanların değer, inanç ve yaşanmışlıklarının bir bütünüdür.
Kültür o kurum içinde yaşayanların geçmişini güne taşımasıdır.
Kültür insanların davranış, eylem ve söylemlerinin altında yatan duyguların vücut bulmuş halidir.
Öncelikle bunu fark etmek ve idrak etmek gerekiyor. Organizasyona bu farkındalıkla bakan liderler mensubu olduğu yapının yönetsel olgunluk seviyesini daha objektif ve net bir şekilde görebiliyor. Amaca ve niyete hizmet eden bir “performans yönetim sistemi” kurmak, böyle bir süreci organizasyon içinde işlevsel hale getirmek ve şirketin geleceğine yatırım yapmak isteyen liderlerin, şu sorulara net cevaplarının olması gerekir:
BİZİ TAKİP EDİN